18 yaşından küçük otizmli çocuklarımızla ilgili Danıştay Kararını sıradan bir vatandaş olarak satır satır okudum. Dosyadan anladığım kadarıyla dava sürecini ve olası sonuçlarını sade bir şekilde anlatmaya çalışacağım. Sanırım biraz uzun olacak, biraz sabırlı okumak gerekecek ama konuyla ilgilenen arkadaşlarımızın zihninde durumun biraz daha netleşeceğine inanıyorum.
A) DAVA ÖNCESİ:
2019 yılına kadar hem çocuklara hem yetişkinlere verilen engellilik raporları “Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre verilmekteydi.
Bu yönetmeliğe göre hem çocuklarda hem yetişkinlerde engellilik oranları aynı hesaplama cetveline göre yüzdeler halinde belirleniyordu. Mesela otizm grubundaki rahatsızlıkların engel yüzdeleri şu şekildeydi:
– Çocukluk otizmi: %40
– Atipik otizm: %40
– Asperger: %40
– Otizm: %80
– Rett: %80
Bireyin başka bir engeli daha varsa tüm engel durumları Balthazard denilen bir tabloda birleştirilerek bir yüzde hesaplanıyordu. Örneğin hem atipik otizm (%40) hem de DEHP (%30) rahatsızlığı bulunan bir bireye %50 engellilik oranı çıkmaktaydı.
Şubat 2019’da çıkarılan “Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik” ile 18 yaşından küçükler ile yetişkinlerin engellilik oranları ve raporları birbirinden ayrıldı ve çocukların engellilik raporları ÇÖZGER olarak adlandırıldı.
Bu yönetmelikte otizmli çocuklar için pozitif bir yaklaşıma gidilerek yeni bir düzenleme yapıldı: Çocukluk otizmi, atipik otizm, asperger, otizm, rett ayrımı olmadan OTİZMLİ TÜM ÇOCUKLAR için engellilik oranı sabitlendi ve ÖKGV (yani %90-99) olarak belirlendi (ÖKGV’nin önemini birazdan açıklayacağım).
B) DAVA SÜRECİ:
Yeni Yönetmeliğin çıkmasının hemen ardından ÇOCUK VE GENÇ PSİKİYATRİSİ DERNEĞİ, bu yeni yönetmelikteki bazı maddelerin iptal edilmesi için 3 Bakanlığa karşı dava açtı. Dernek, mahkemede özetle otizmlilerle ilgili düzenlemenin eksik olduğunu, otizmlilerin tek bir grupta sınıflandırılmaması gerektiğini, her otizmlinin ağır engelli olmadığını, otizmlilerin ağırlık durumlarına göre gruplandırılıp farklı rapor oranları tanımlanması gerektiğini öne sürdü ve bunun gerekçesi olarak da bazı ailelerin çocuğunun ağır engelli olarak nitelendirilmesini istemediği için rapor çıkarmaktan kaçınabileceğini dile getirdi.
Sağlık Bakanlığı mahkeme savunmasında tüm otizmlilerin ayrım gözetilmeden ÖKGV olarak değerlendirilmesi ile otizmli tüm çocuklara daha kaliteli hizmet sunulmasının amaçlandığını, hastalığın şiddet derecesinden değil otizmin getirdiği sorunlar nedeniyle bu çocukların yararının gözetildiğini gerekçe olarak mahkemeye sundu.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ise tüm otizmlilerin ayrım gözetilmeden ÖKGV olarak değerlendirilmesi ile ailelere daha fazla sosyal destek sağlandığını mahkemeye sundu.
2024 yılında Danıştay Kararıyla neticelenen mahkeme sonunda Yönetmelikteki otizm, atipik otizm, asperger, rett ayrımı yapılmadan tüm otizmlilere ÖKGV (%90) engel oranı belirlenmesi hükmü İPTAL EDİLDİ.
Sağlık Bakanlığı, bu mahkeme kararı sonucunda yeni bir mevzuat düzenlemesi yapmak zorunda. Şu an için bu mevzuat düzenlemesi nasıl yapılacak, oranlar nasıl belirlenecek henüz net değil. Bununla birlikte birkaç ihtimal ortaya çıkıyor. Bu ihtimalleri yazmadan önce mutlaka ÇÖZGER’deki engel oranlarını bilmemiz gerekiyor:
C) ÇÖZGER
ÇÖZGER raporları aşağıdakilerden biri olacak şekilde çıkmaktadır:
– Özel gereksinim var (ÖGV): %20-39
– Hafif düzeyde ÖGV: %40-49
– Orta düzey ÖGV: %50-59
– İleri düzeyde ÖGV: %60-69
– Çok ileri düzeyde ÖGV: %70-79
– Belirgin düzeyde özel gereksinim var (BÖGV): %80-89
– Özel Koşul Gereksinimi var (ÖKGV): %90-99
Bunlardan son üçü, yani “Çok ileri düzeyde ÖGV, BÖGV ve ÖKGV” olarak çıkan raporlar “AĞIR ENGELLİLİK” olarak kabul edilmektedir. Evde bakım aylığı, birinci dereceden vergi indirimi, çalışan annelere erken emeklilik, ulaşımda refakat gibi sosyal haklar sadece bu 3 rapordan birinin çıkması halinde, yani “ağır engellilik” halinde sağlanmaktadır. ÖTV muafiyetli araç alımı ve MTV muafiyeti ise raporun sadece %90-99 arasına denk gelen ÖKGV olarak çıkması halinde sağlanmaktadır.
Burada değinmeden geçmememiz gereken bir nokta daha var: Yönetmelikte hangi rahatsızlığa hangi engel oranının verileceği bellidir ve her rahatsızlık için ya ÖGV ya BÖGV ya da ÖKGV oranlarından biri belirlenmiştir. “BÖGV” veya “ÖKGV” olarak belirlenen rahatsızlıklarda doktorun kişisel durum değerlendirmesinin önemi yoktur, o rahatsızlığa sahip tüm çocuklara aynı engel oranı belirlenir. Örneğin lösemi hastası tüm çocukların raporu ÖKGV olarak çıkar.
“ÖGV” olarak belirlenen rahatsızlıklarda ise doktorun kişisel durum değerlendirmesi devreye girer ve rahatsızlığın Hafif-Orta-İleri-Çok İleri düzeylerde ÖGV’lerden hangisiyle raporlanacağı doktor tarafından belirlenir. Örneğin öğrenme güçlüğü olan çocukların raporları rahatsızlığın ağırlığına göre birbirinden farklı çıkar (Hafif, Orta, İleri, Çok İleri düzeylerde ÖGV’den biri).
D) BUNDAN SONRA NE OLACAK?
Sağlık Bakanlığının bu mahkeme kararı sonucunda yeni bir mevzuat düzenlemesi yapmak zorunda olduğunu, şu an için bu mevzuat düzenlemesinin nasıl yapılacağının, oranların nasıl belirleneceğinin henüz netleşmediğini belirtmiştim. Bununla birlikte birkaç ihtimalin söz konusu olduğunu söyleyebilirim:
1. İhtimal:
Bire bir aynı oranlara karşılık gelecek şekilde 2019 öncesine dönülebilir. Bu gerçekleşirse yenilenen raporlarda engel oranları aşağıdaki şekilde olabilir:
– Çocukluk otizmi: ÖGV
– Atipik otizm: ÖGV
– Asperger: ÖGV
– Otizm: BÖGV
– Rett: BÖGV
Otizm grubundaki engel oranları bu şekilde 2019 öncesiyle bire bir aynı olacak şekilde belirlenirse “Çocukluk Otizmi, Atipik Otizm, Asperger Sendromu” olan çocukların raporlarının Çok ileri düzeyde ÖGV mi yoksa Hafif-Orta-İleri düzeyde ÖGV mi olarak çıkacağı çocuk psikiyatri doktorunun kişisel değerlendirmesine bağlı hale gelir. İlk rapor çıkarılırken veya süresi biten raporlar yenilenirken “Çok ileri düzeyde ÖGV” olarak çıkmazsa ailelerin faydalandığı sosyal destekler ORTADAN KALKAR. Evde bakım aylığı, birinci dereceden vergi indirimi, çalışan annelere erken emeklilik, ulaşımda refakat, ÖTV muafiyetli araç alımı vs. sosyal destekler sadece “ağır engellilik” halinde sağlanmaktadır. Hafif veya Orta veya İleri düzeyde ÖGV olarak çıkan raporlar ağır engellilik kapsamına girmeyecektir.
Otizm (tipik/tam) ve Rett Sendromlu bireyler ÖTV muafiyetli araç alımı ve MTV muafiyeti haricindeki diğer sosyal desteklerden faydalanmaya devam eder.
Bu, gerçeklemesini en istemeyeceğim ihtimaldir.
2. İhtimal:
Davayı açan Derneğin itirazına uygun olarak, otizmin çocukta gösterdiği etkilere göre engel oranları kademeli olarak yeniden belirlenebilir fakat bu oranlar 2019 öncesiyle bire bir aynı olacak şekilde olmayabilir. Bu gerçekleşirse yenilenen raporlarda engel oranları aşağıdaki şekilde olabilir:
– Çocukluk otizmi: BÖGV
– Atipik otizm: BÖGV
– Asperger: BÖGV
– Otizm: ÖKGV
– Rett: ÖKGV
Örneğin oranlar bu şekilde belirlenirse “Çocukluk Otizmi, Atipik Otizm, Asperger Sendromu” olan çocuklar sadece ÖTV muafiyetli araç alımı ve MTV muafiyeti haricindeki diğer sosyal desteklerden faydalanmaya devam eder. Tam Otizmli ve Rett Sendromlu çocuklar ise hiçbir hak kaybına uğramaz. Şunu özellikle söyleyeyim ki yazdığım bu oranlar için “kesin böyle olacak” demiyorum, buna benzer şekilde kademelendirmeler olabilir.
En nihayetinde ortaya bir “kademelendirme, gruplandırma” durumunun çıkacağı kesin gözüküyor hatta otizmlilerin tipik, atipik, asperger, rett olarak değil de “1. Düzey, 2. Düzey, 3. Düzey” olarak gruplandırılmasının dahi konuşulabileceğini düşünüyorum. Eminim ki Sağlık Bakanlığı önümüzdeki günlerde tüm bu ihtimalleri masaya yatıracaktır. Önemli olanın süreç sonunda hiçbir otizmlinin dün sahip olduğu haklardan daha azıyla yetinmek zorunda kalmamasıdır.
Sosyal medyadaki gruplardan gördüğüm kadarıyla da süreç çok yeni olduğu için pek çok ailemiz işin ciddiyetinin farkında değil. İlk raporunu 2019 öncesinde çıkarmış olanlar eski raporlamaları bildiği için süreci ve riskleri daha yakından anlıyor. Otizmli çocuğu olan tüm ebeveynler olarak şimdi harekete geçmezsek mevzuat düzenlemesi yapıldığında çok geç kalmış olabiliriz.
Son olarak şunu eklemek istiyorum: 10 yaşında otizmli bir aslan parçam var ve şu dünyada taşıdığım en güzel sıfat otizmli bir evlada baba olmak.. Evde bakım aylığı almıyoruz ve Allah’a şükür maddi imkanlarımız bize yetiyor, çocuğumun durumunu düşününce belki de bu değişiklikten en az etkilenecekler arasında olabiliriz. Ama şunu çok iyi biliyorum ki bu ülkede otizm gerçeği sadece “ben”den, “benim çocuğum”dan ibaret değil… Pek çok ailemiz başta evde bakım aylığı olmak üzere ağır engellilikten dolayı hak kazandığı imkanları son kuruşuna kadar otizmli çocuklarının eğitimine harcıyor, hatta çoğu zaman bu da yeterli gelmiyor. Özellikle ilk tanılamadan sonra yoğun eğitimin gerektiği ilk yıllarda ailelere maddi destek gerekiyor. Şu an hiçbirimiz “beni etkilemiyorsa sorun yok”, “bana dokunmayan bin yaşasın” anlayışı ile hareket edemeyiz. Herkes eşit yaşayamıyor hayatı, herkes çocuğuna aynı imkanları sunamıyor. Bu karardan en çok etkilenecek olanlar maalesef otizmli çocuklar olacak. Bu vebali üstlenmeyi göze alan kişileri anlamakta zorlanıyorum. Çocuklarımızın kaderinin, belki de hayatlarının bir gününü otizmli bir çocukla baş başa geçirmemiş insanlar tarafından şekillendirilmeye çalışılmasını kabullenmekte zorlanıyorum. Devletten, bu konuya uygun bir çözüm getirerek, belki de yeni bir formül bularak TÜM OTİZMLİ çocukların ve ailelerinin bugün sahip olduğu hakları aynen koruyacak bir düzenlemeyi hayata geçirmesini bekliyorum. Şu an ortada olan durum, devlet için de bir “samimiyet testi”dir, eğer devlet tüm otizmli çocukların yararını gözetmeye devam etmekte kararlıysa inanıyorum ki devlet aklı hukuka uygun bir çözüm geliştirecektir.
Sıradan bir vatandaş olarak benim yapabileceğim, bu çocukların uğrayabileceği hak kaybını dilim döndüğünce dile getirmek, kalemim yettiğince yetkililere iletmek olacaktır. İnşallah en kısa sürede hem TBMM’ye e-Dilekçe ile hem de CİMER’e bu konu hakkında başvuru yapacağım. Şu an otizm derneklerinden herhangi bir açıklamaya şahsen denk gelmedim, eminim ki onlar da bizler gibi işi anlamlandırmaya çalışıyorlar, belki de bakanlıkta ilk girişimlere başladılar, bilemiyorum. Fakat geç olmadan derneklerimizin öncülüğünde organize bir duruş sergilenmesi gerektiğine inanıyorum.
Konuyu gündeme getiren, gündemde tutmaya çalışan arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Allah, gölgesini çocuklarımızın üstünden eksik etmesin..
Alıntıdır